16 Eylül 2011 Cuma

SİYASET VE DOSTLUK

                                    Siyaset, ilgi alanı insan olan ve nefis taşıyan beşer kulların yaptığı zor bir zanaat olması dolayısıyla en büyük tahribatı da yine insana, insan ilişkilerine verebiliyor. Ve ne yazık ki dostlukları da bozabiliyor.

Üstelik bunu aynı veya rakip parti ayrımını da yapmaksızın; yılların birikimi, mirası olan dostlukları, ilişkileri ve hukukları sonlandırarak ya da ciddi şekilde tahrip ederek yapıyor ne yazık ki.
Siyasette yaşanan kırılmalar eski dostları, zorunlu olarak bir araya gelinen cenazelerde, düğünlerde, toplantılarda veya yemeklerde yaşanan karşılaşmalarda, bırakalım el sıkmayı, göz göze gelmekten dahi uzak bırakmakta.

Siyaset elbette ki bu değildir, bu olmamalıdır. Bu olsa olsa ancak ve ancak politika dediğimiz siyasetin demokrasiyi özümseyememiş ve içine sindirememiş hali ile olsa gerektir.
Partilerin demokrasi anlayışındaki zaafları ve geri kalmışlıkları, görevden almalar ve seçimsiz atamalar, ön seçim müesseselerinin oturmamış olması siyaseti ne yazık ki tabansız bırakmakta ve siyaseti günümüzdeki versiyonu olan politikaya dönüştürmektedir.
Eğer, Müslüman-iman etmiş bir toplum olmamıza rağmen, herhangi bir ortamda, bir yemekte, karşılaşan insanlar siyaset nedeni ile küsmüş ise, diğerinin elini sıkmıyor ve pozitif enerji vermiyor ise vay halimize.

Bu durumun sivil toplum örgütleri içinde aynen geçerli olduğunu görmek te durumu daha da vahim hale getirmekte. Yani siyasetçileri politika yapmakla suçlayan sivil toplum örgütlerindeki arkadaşlar aynayı kendilerini tuttuklarında aynı durumu rahatlıkla görebileceklerdir.
Çözüme giden yolda bu olumsuzluğu sadece siyasete mal etme yerine gerçekte toplumsal bir hasletimiz ve hastalığımız olarak görmeyi başarmak önemli bir adım olacaktır.
Tüm dostlardan ve arkadaşlarımdan ricam şu; siyaseti ve siyasette yaşananları lütfen insani ilişkilerin önünde tutmayınız. Parti veya parti konuları yüzünden hiç kimseyi ama hiç kimseyi kırmak, dökmek, yok etmek gibi yanlış yollara asla ve asla tevessül etmeyelim.
Makamların ve mevkilerin insanlara yaşattıkları zorlukları ya da yaptırdıkları hataları, oluşturdukları kırgınlıkları kenara bırakalım. Unutalım, unutmaya çalışalım. Ama bizim yaptıklarımızdan veya bize yapılanlardan gerekli dersleri çıkararak.

Bir musibet bin nasihatten evladır.” sözüne uygun siyasette yaşadığımız insan ilişkileri bağlı kazalardan ders alalım ama insanları, eski dostlarımızı hayatımızdan çıkarmasına izin vermeyelim.
Siyasetin cazibesine kapılıp dostluğu ve arkadaşlığı ona endeksleyenler bilsin ki; yarınlarda yakınında samimi olan, dostum diyebileceği, sığınacağı kimse kalmayacaktır.
Siyaset, bizlere cep telefonumuzdaki dostlarımızın numaralarını sildirmeye başlamışsa eyvah; bilelim ki bunun sonu gelmeyecektir.

Her şeye rağmen siyaset hizmet etme de en meşru bir araç olup, tüm yanlışlarına, iticiliğine rağmen birileri tarafından mutlaka yapılması gereken önemli-vazgeçilmez bir kurumdur. Siyaseti ve siyasetçiyi kötülemeyi bir tarafa bırakıp düzgün, dürüst, çalışkan siyaseti yapmaya çalışan insanları sistemin dışında bırakmaya çalışan bu döngüyü kırmaya çalışalım.
Unutmayalım dostlar, önemli olan dostlukları musalla taşının önünde yaşamak değil; nefsimizi dizginleyerek, affetmeyi başararak sağlıkta yani bugünde yaşamaktır.
Siyasetin ve sivil toplum örgütlerinin ilişkilerimizi bozmayacağı olgunlukta ve kalitede olacağı günlere  temennisiyle…
Saygılarımla…