4 Temmuz 2011 Pazartesi

FUTBOL KÜLTÜRÜ.....

                                                    Popüler kültür kavramının sosyal bilim literatüründeki yerici çağrışımları göz önünde bulundurulduğunda futbolun, futbol taraftarlığının veya futbol kültürünün genel olarak popüler kültür olarak nitelenmesi, günümüzde futbolun her düzeyde kazanmış olduğu iktidarın karşısında o kadar kolay değildir. Zorluğu sadece bu kadar çok insanın müşteriliğini celbedebilen bir kültürel ilgiye bu nitelemenin yapılmasının artık bir ampirik geçerliliğinin kalmamış olmasından ziyade, bu ilginin bu kadar yaygınlaşmasından doğan yüklenmiş olduğu kendiliğinden-güç iktidarla ilgili olduğu açıktır. Bizzat kitle kültürü eleştirileri yapabilecek konumda olanları bile bir şekilde dünyasına çekebilmiş olan bu kültüre karşı herhangi bir eleştirel değerlendirmede bulunmak bile iyice zorlaşmaktadır. Yetmişli yıllara kadar futbol eleştirmenlerinin söylemi ve anlam dünyası ile seksenli yıllardan itibaren gelişmeye başlayan eleştirmenlik müessesesinin ustaları arasındaki bir karşılaştırma ne demek istediğimizi çok iyi açıklar. Yetmişli yılların sonlarına kadar futbol gerçekten de büyük ölçüde halkın açıkça ve yoğun olarak ilgilendiği bir uğraştır. Futbol etrafında şekillenen kültüre kitle kültürü, kültür endüstrisi veya popüler kültür kavramları eşliğinde analizler getirmenin hiç bir sıkıntısı yoktur. Daha ideolojik düzeyde, dolayısıyla yetmişli yılların ateşli siyasî ortamında akla ve dile daha kolay gelen entelektüel değerlendirmelerin hepsi Portekiz diktatörü Salzar’ın meşhur 3F formülüne atıfta bulunarak futbol sektörünün yaygınlaşmasının arkasındaki manipülasyonları işaret etmekten çekinmezlerdi. Biraz siyasî atmosferin belirlediği genel kültür açısından bu tür eleştiriler futbol sektörüne bulaşan insanları garip bir suçluluk duygusuna itmiyor değildi, ama zaten bu alanla daha yoğun olarak ilgilenenlerin bu eleştirilere cevap verecekleri ortak bir dilleri yoktu. Oysa günümüzde bu tarz eleştirilerle futbola veya futbol taraftarlığı etrafında gelişen kültüre bir eleştiri getirmek neredeyse imkânsız hâle gelmiştir. Garip bir biçimde bu eleştirileri yapacak entelektüel insanlar bile artık bu kültürün son derece aktif tüketicisi hâline gelmişlerdir (Kitlesel tüketimin aktif olanı olur mu, olur). Uzun yıllar bir ayak oyunu olarak algılanan futbol, ilk zamanlar popüler kültür kavramının gerektirdiği bütün eleştirilerden yeterince nasiplenmiştir. Oysa şimdi popüler kültür kavramını kullanarak futbola bir yaklaşımda bulunmak handiyse elit bir kültürün azarlayıcı bakışlarına toslamak durumundadır.
                                                                  
                                                                   Elitlerin himayesi altına alınmış bir kültürdür artık futbol. O zevkin tadına varmış olan elitler, tabii ki futbol üzerinden yapılabilecek kadar kendi sınıfsal ayrıcalıklarını hissedebilecekleri sembolik alanları üretmekte zorlanmıyorlar. Örneğin, tutulan takımlara atfedilen anlamlar, her ne kadar bu takımların daha nesnel olan anlamı zamanla kendini bir çeşit “gerçeğin dönüşü” olarak dayatsa da, kitlelerin katıldığı bu hazdan nasiplenmenin, bu nasiplenmeyi meşrulaştırmanın, haklılaştırmanın ilginç yollarını oluşturmaktadır. Bir çok insanın Beşiktaşlılığı, Fenerbahçeliliği o dayanılmaz popüler hafifliğine karşı bir ayrıcalık hissi verirken, biraz daha ileri aşamada, yerel bir takımın örneğin Gençler birliği taraftarı olmak üzerinden üretilen söylemler ve mazeretler elit duyguların daha derinlerindeki hangi bilinç hâllerini açığa vurur? Üzerinde durmaya değer değil mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder